Tendinit, Tendinozis, Tendinopati: Kavramların Evrimi

tendinopati nedir

Tendon ağrısı, sporculardan masa başı çalışanlara kadar geniş bir kesimi etkileyen yaygın bir kas-iskelet sistemi problemidir. İnsanlar, özellikle hareket ettiklerinde veya belirli bir yüklenme sonrasında tendonlarında ağrı hissettiklerinde doktora başvururlar ve bu durumda genellikle tendinit veya tendinozis teşhisi alırlar. Uzun yıllar boyunca klinik ortamda tendonla ilgili ağrılı durumları tanımlamak için bu iki terim kullanılmıştır. Ancak günümüzde, ‘tendinopati’ terimi, tendon rahatsızlıklarını tanımlamak için daha doğru ve kapsayıcı bir ifade olarak kabul edilmektedir. Günlük kullanımda hala yaygın olsa da, eski terimler hem biyolojik süreçleri tam olarak yansıtmadığı hem de hastalığın nedenlerini eksik veya hatalı açıklayabildiği için artık yerini tendinopati kavramına bırakmıştır. Öncelikle bu üç kavramı detaylıca inceleyelim:

Tendinit Nedir?

Tendinit, tendonun akut enflamatuar bir süreç nedeniyle ağrılı hale gelmesi durumudur. Genellikle tekrarlayan mikrotravmalar, aşırı kullanım veya ani yüklenmeler sonucu gelişir. Histolojik olarak bakıldığında, tendinitli dokuda inflamasyon belirteçleri (örneğin makrofajlar ve lenfositler) görülür. Özellikle eskiden, tendonda ağrı ve hassasiyet görülen vakaların çoğuna otomatik olarak “tendinit” teşhisi konuluyordu. Ancak ilerleyen yıllarda yapılan biyopsiler ve histopatolojik incelemeler, tendonda ağrısı olan çoğu vakada belirgin bir inflamatuar yanıt olmadığını gösterdi. Yani ağrı ile enflamasyon arasında bir ilişki yoktu. Tendonda ödem olmasa dahi ağrı olabiliyor, ağrı olmasa dahi ödem olabiliyordu. Bu nedenle tendinit teşhisi ağrılı tendon için kullanılması uygun bir teşhis değildi.

Tendinozis Nedir?

Tendinozis, tendonun dejeneratif değişikliklere uğramasıdır. Uzun süreli aşırı kullanım, yetersiz iyileşme ve yaşlanma gibi faktörler tendonun yapısal bütünlüğünü bozarak kollajen liflerinde düzensizliklere neden olur.
Tendinozisli tendonlarda:

  • Mikroskobik yırtıklar
  • Düzensiz kollajen yapısı
  • Damarlanma artışı (neovaskülarizasyon)
  • İnflamatuar hücrelerin eksikliği

gibi değişiklikler gözlenir. Yani, tendinozis aslında iltihap içermeyen kronik bir tendon rahatsızlığıdır. Aynı tendinitte olduğu gibi tendinozis de ağrısız olabilmektedir. Özellikle aşil tendon kopmalarında bu durumu sıklıkla görebiliriz. Aşil tendonunun kopması tendon dejenerasyonunun son evresine gelir. Çoğu aşil tendon kopması vakalarında hastaların çoğu kopma öncesine kadar herhangi bir ağrı hissetmediklerini bildirmişlerdir. Bu nedenle ağrılı tendonda tendinozis olduğunu veya teşhisi bu şekilde koymak da doğru olmamaktadır. Dejenerasyona uğramış bir tendon ağrısız olabilir, ağrılı bir tendonda da dejenerasyon bulunmayabilir.

tendinit ve tendinozis

Neden Artık Tendinit ve Tendinozis Yerine ‘Tendinopati’ Kullanılıyor?

Eskiden tendinit terimi, tendon ağrısı olan neredeyse herkese teşhis olarak konuyordu. Ancak zamanla anlaşıldı ki:

  1. Tendonda görülen patolojik değişiklikler genellikle enflamatuar değildir. Bu yüzden birçok hasta aslında tendinitin özelliği ödem ödeme yönelik tedavilerde başarısız sonuçlar almaktadır. Fizik tedaviler, kortizol enjeksiyonlarına rağmen ağrının geçmemesi ilk soru işaretinin kaynağını oluşturmuştur.
  2. Ağrının nedeni yalnızca inflamasyon veya dejenerasyon değil. Tendon ağrısının nedeni, hücresel düzeyde kompleks biyomekanik ve biyokimyasal süreçlerin sonucudur. Sadece dejenerasyona yönelik veya sadece inflamasyon(ödem) yönelik planlanan tedaviler etkili sonuç vermemektedir. Bunun ötesinde daha kapsayıcı egzersiz temelli tedavi yaklaşımı benimsemek gerekmektedir.
  3. Tendinopatiler tek bir mekanizmayla açıklanamaz. Tendon hasarı, mekanik yüklenme, biyokimyasal değişiklikler, nörovasküler faktörler ve genetik yatkınlık gibi birçok faktörün etkileşimiyle oluşur. Buna bilimsel çalışmalarda Iceberg Teorisi denilmektedir.

Bu nedenle klinik bilim dünyası, eski terimlerin yetersiz kaldığını fark etti ve ‘tendinopati’ terimi, tendon rahatsızlıklarını daha geniş bir çerçevede ele almak için kullanılmaya başlandı.

Tendinopatiyi Doğru Tanımlamak Neden Önemlidir?

Bu sadece bir sınıflandırma değişikliği mi? Kesinlikle hayır! Klinik tanımlamaların değişmesi, tedavi yaklaşımlarının da değişmesine yol açar. Tendinopatinin doğru şekilde tanımlanması, tedavi sürecinin en doğru şekilde planlanmasını sağlar. Eskiden, tendon ağrısı olan hastalara doğrudan tendinit teşhisi konuluyor ve bu teşhise dayalı olarak anti-enflamatuar ilaçlar ve istirahat gibi tedaviler öneriliyordu. Ancak günümüzde tendon hastalıklarının yalnızca enflamatuar bir süreçten ibaret olmadığı anlaşılmış, dolayısıyla tendinopati tedavileri daha bilimsel modeller üzerinden geliştirilmeye başlanmıştır.

Bu noktada Iceberg Teorisi ve Continuum Modeli, tendondaki ağrıyı daha iyi anlamak ve etkili bir rehabilitasyon süreci tasarlamak için önemli yaklaşımlar sunmaktadır.

Continuum Modeli: Tendinopatinin Gelişim Süreci

Jill Cook ve Craig Purdam tarafından geliştirilen Continuum Modeli, tendonların aşırı yüklenmeye verdiği yanıtı aşamalar halinde açıklayan bir teoridir. Bu model, her tendon ağrısında durumun aynı olmadığını ve tendon dokusundaki değişimlerin belirli aşamalar dahilinde ilerlediğini öne sürer. Bu aşamalar, tedavi planlamasında kilit rol oynar.

Continuum Modeli’ne göre tendinopati üç aşamadan oluşur:

1. Reactive Tendinopathy (Reaktif Tendinopati)

Reaktif tendinopati, tendonun aşırı yüke karşı ilk yanıtı olarak tanımlanır. Genellikle ani bir yük artışı, alışık olunmayan bir aktivite veya uzun süreli hareketsizlikten sonra aniden yük binmesi sonucunda ortaya çıkar. Bu aşama, continuum sürecinin ilk ve en erken evresidir ve en iyi tedavi edilebilen aşamalardan biridir.

Bu aşamada tendon, artan mekanik strese karşı kendini korumaya çalışır. Bunu yaparken, tendonun kalınlaşması ve hücresel aktivitenin artması gibi tepkiler verir. Ancak bu tepkiler tam olarak bir iltihaplanma süreci değildir; daha çok tendonun biyomekanik yapısındaki hızlı değişikliklerle ilgilidir.

Reaktif Tendinopatinin Nedenleri

Tendonun reaktif hale gelmesine yol açan başlıca faktörler şunlardır:

1. Ani Yük Artışı ve Aşırı Kullanım

  • Antrenman hacminde veya yoğunluğunda hızlı bir artış (örneğin bir koşucunun aniden antrenman mesafesini iki katına çıkarması)
  • Alışılmadık veya tendonun adapte olmadığı bir hareket modeli (örneğin ağırlık antrenmanına yeni başlayan birinin fazla ağırlık kullanması)
  • Tekrarlayan hareketler (örneğin ofis çalışanlarında fare kullanımı nedeniyle dirsekte tendon yüklenmesi)

2. Yaş ve Biyolojik Faktörler

  • Genç bireylerde tendon daha elastik ve uyumlu olduğu için reaktif tendinopati geçici ve iyileşebilir bir süreçtir. Ancak yaş ilerledikçe tendonun adaptasyon kapasitesi azalır ve bu süreç uzayabilir.
  • Menopoz sonrası kadınlar gibi östrojen düzeyi düşen bireylerde tendon biyolojisi değiştiği için reaktif tendinopati gelişme riski artar.

3. Tendonun Önceden Düşük Yüklenme Durumunda Olması

  • Uzun süre hareketsiz kalmış tendonlar ani yüklenmeye karşı daha savunmasızdır. Örneğin bir masa başı çalışanı, yıllarca aktif spor yapmadıktan sonra aniden koşuya başlarsa tendonları yeterince adapte olmadığı için reaktif tendinopati riski taşır.
  • İmmobilizasyon sonrası (örneğin alçı veya atel kullanımı sonrası) tendonda yüklenmeye bağlı stres gelişebilir.

4. Travma veya Tek Seferlik Aşırı Zorlanma

  • Ani bir darbe veya yüklenme sonucu tendonun zarar görmesi (örneğin futbol oynarken ani bir dönüş hareketi yapmak veya bir nesneyi fırlatırken tendonun aniden gerilmesi)

Reaktif Tendinopatinin Fizyolojisi: Tendon Ne Oluyor?

Reaktif tendinopati sürecinde tendonun nasıl değiştiğini daha iyi anlamak için mikroskobik düzeyde neler olduğuna bakalım:

Tendon Kalınlaşması: Artan yüke karşı tendonun kendini korumaya çalışması nedeniyle tendon matriksinde su tutulur ve tendon şişer. Bu, tendonu koruyucu bir mekanizmadır, çünkü tendonun yük taşıma kapasitesini kısa vadede artırır.

Hücre Aktivitesinin Artması: Tendonun ana hücreleri olan tenositler, mekanik yüke yanıt olarak metabolik olarak daha aktif hale gelir. Ancak bu aktivite, tam anlamıyla bir inflamasyon süreci değildir.

Kollajen Liflerinde Bozulma Olmaz: Reaktif aşamada, tendonun yapısını oluşturan kollajen liflerinde herhangi bir dejenerasyon veya kopma gözlenmez. Bu, reaktif tendinopatinin geri döndürülebilir olduğunu gösterir.

Neovaskülarizasyon (Yeni Damar Oluşumu) Yoktur: Dejeneratif tendinopatilerde görülen anormal damar oluşumları (neovaskülarizasyon) ve sinir liflerinin yayılması bu aşamada henüz gerçekleşmez.

Reaktif Tendinopati Belirtileri

Reaktif tendinopatide ağrı genellikle ani başlar ve genellikle belirli bir aktiviteyle ortaya çıkar. Aktiviteye bağlı olarak artan ve azalan bir ağrı paternine sahiptir. En yaygın görülen belirtiler ise şunlardır.

Keskin ve lokalize ağrı (genellikle belirli bir noktada hissedilir)
Tendon bölgesinde hassasiyet ve hafif şişlik.
Egzersiz sırasında veya hemen sonrasında ağrının artması
Sabahları veya uzun süre hareketsizlik sonrası hafif sertlik hissi
Tam istirahatle ağrının hafiflemesi ancak aktiviteyle geri dönmesi

Örneğin: Koşucularda aşil tendonunda antrenman sırasında artan ve dinlenince geçen ağrı. Haltercilerde patellar tendonda (diz önü) squat sırasında yoğunlaşan ağrı. Tenisçilerde dirsekte (lateral epikondil) ağrı ve hassasiyet

Reaktif Tendinopati Nasıl Tedavi Edilir?

Reaktif tendinopati erken aşamada yakalandığında tedaviye oldukça iyi yanıt verir. Tedavi sürecinde en önemli strateji, yük yönetimi (load management) ilkesine dayanır. Tendonu tamamen dinlendirmek yerine, ağrıyı artırmadan kontrollü egzersiz yapmak ve hareket paternlerini optimize etmek gereklidir. Örneğin, aşil tendon ağrısı yaşayan bir koşucu için koşu mesafesini ve hızını azaltmak, yokuş yukarı koşmaktan kaçınmak ve ayakkabı seçimini değiştirmek gibi önlemler önerilebilir.

Bunun yanı sıra, izometrik egzersizler reaktif tendinopati tedavisinde önemli bir yer tutar. Sabit pozisyonda kasılmalar, tendonun yük taşıma kapasitesini artırırken ağrıyı da azaltabilir. Örneğin, aşil tendinopatisi olan bireyler için duvar itme egzersizi (plantar fleksiyon izometrisi), patellar tendinopati olan bireyler için ise duvar oturuşu (wall sit) önerilebilir. İzometrik egzersizler ayrıca sinir sisteminin ağrıyı algılama şeklini değiştirerek daha konforlu bir iyileşme süreci sunar.

Bazı durumlarda, kısa süreli anti-enflamatuar ilaç kullanımı (NSAID’ler) veya soğuk uygulamalar semptomların hafiflemesine yardımcı olabilir. Ancak uzun vadede tendon sağlığını olumsuz etkileyebileceğinden, sürekli NSAID kullanımı önerilmez. Bunun yerine, manuel terapi ve fizyoterapi teknikleri tedavi sürecine destek olabilir.

2. Tendon Dysrepair (Tendon Bozulması)

Tendon bozulması (tendon dysrepair), reaktif tendinopatinin ilerleyen ve kontrol altına alınmazsa kronikleşme riski taşıyan ikinci aşamasıdır. Bu süreç, tendondaki hücresel yanıtın anormal şekilde devam etmesi ve tendon yapısının bozulmaya başlamasıyla karakterizedir. Reaktif tendinopati aşamasında tendon kendini kalınlaştırarak yük taşıma kapasitesini artırmaya çalışırken, bu aşamada tendon tam anlamıyla onarılamaz ve yapısal olarak zayıflamaya başlar. Kollajen lifleri düzensiz hale gelir, matriks yapısı bozulur ve tendonun biyomekanik özellikleri değişir.

Bu aşama, orta vadeli bir süreçtir ve reaktif tendinopati gibi tamamen geri döndürülebilir değildir. Ancak uygun tedavi ve yük yönetimiyle tendon yeniden sağlıklı bir yapıya kavuşabilir. Eğer tedavi edilmezse veya yanlış yönetilirse, dejeneratif tendinopati aşamasına ilerleyerek geri dönüşü daha zor bir duruma gelebilir.

Tendon Dysrepair Neden Gelişir?

Tendon bozulmasının temel nedeni, yük yönetiminin doğru yapılamaması ve tendona gelen stresin uzun süre devam etmesidir. Bu durum, tendon hücrelerinin anormal yanıtlar vermesine ve matriks içindeki biyokimyasal süreçlerin bozulmasına yol açar. Zamanla kollajen yapısının geometrisi bozulur ve tendonun tamir olamaması sonucu mevcut durum meydana gelir. Genellikle yanlış tedaviler veya sürecin doğru yönetilememesi sonucunda bu noktaya varılır.

1. Sürekli Yüklenme ve Yetersiz İyileşme

Tendon, mekanik stres altında kendini yenilemeye çalışır. Ancak bu süreçte yüklenme miktarı tendonun iyileşme kapasitesinden fazla olursa, reaktif aşamada başlayan kalınlaşma ve hücresel değişiklikler artık yeterli olmaz. Bunun sonucunda tendonun matriks yapısı bozulmaya başlar. Özellikle sürekli ve tekrarlayan hareketler (örneğin uzun mesafe koşucularında aşil tendonu yüklenmesi), iyileşme süresi tanınmadan yapılan antrenmanlar (örneğin dinlenme günleri olmadan ağırlık çalışmak), tendonun sürekli zorlanmasına neden olan postür ve hareket bozuklukları (örneğin kötü koşu mekaniği veya yanlış squat formu) bu sürecin hızlanmasına neden olur.

2. Tendonun Hücresel Düzeyde Bozulmaya Başlaması

Reaktif tendinopati aşamasında tendonun kalınlaşması ve metabolik aktivitenin artması bir savunma mekanizmasıydı. Ancak tendon bozulması aşamasında hücrelerin bu uyum mekanizması yetersiz kalır ve matriks bozulması başlar. Bu süreçte tendon içinde:

  • Tip 1 kollajen azalır, yerine daha zayıf olan Tip 3 kollajen artar.
  • Matriks içindeki su oranı değişir ve tendon daha az elastik hale gelir.
  • Tendon içindeki hücrelerin (tenositler) fonksiyonları bozulur ve anormal protein üretimi başlar.
    Bu değişiklikler nedeniyle tendonun yük taşıma kapasitesi azalır ve daha fazla mikroskobik hasar oluşur.

3. Neovaskülarizasyon (Anormal Damar Oluşumu) ve Sinir Girişi

Bu aşamada tendon içinde gereğinden fazla damar oluşumu (neovaskülarizasyon) ve yeni sinir uzantıları gelişmeye başlar. Normal şartlarda tendonun içinde çok az damar bulunur çünkü tendon yapısı yük taşıma ve kuvvet iletimi için optimize edilmiştir. Ancak tendon bozulması sürecinde vücut, hasarı iyileştirmek amacıyla yeni damarlar üretmeye çalışır. Bu damarlarla birlikte sinir lifleri de tendon içine doğru yayılmaya başlar ve bu durum hastaların daha fazla ağrı hissetmesine neden olur.

Bu sürecin en yaygın örneği patellar tendinopati (jumper’s knee) ve aşil tendinopatisi vakalarında görülür. Sporcularda özellikle sıçrama ve koşu hareketleri sırasında artan bir ağrı gözlenir ve tendon palpasyonda hassas hale gelir.

Tendon Dysrepair Belirtileri

Tendon bozulması aşamasında ağrı, reaktif tendinopatide olduğu gibi ani ve keskin bir şekilde başlamaz. Bunun yerine, giderek artan ve aktivitelerle kötüleşen bir ağrı paterni gelişir.

Hareketsizlik sonrası sertlik hissi (sabahları ilk adımlarda veya uzun süre oturduktan sonra ağrı hissedilmesi)
Egzersizle artan ancak istirahatte de devam eden ağrı
Tendon bölgesinde dokunmaya duyarlılık ve hafif şişlik hissi
Tendonda anormal kalınlaşma veya nodül oluşumu (sertleşmiş alanlar hissedilmesi)
Kas gücünde ve tendon elastikiyetinde azalma

Bu belirtiler, tendonun artık normal işlevini sürdüremediğini ve yük taşıma kapasitesinin azaldığını gösterir.

Tendon Dysrepair Tedavisi

Tendon bozulmasının tedavisinde, reaktif aşamadaki gibi sadece dinlenmek veya kısa süreli yük yönetimi yapmak yeterli değildir. Tendonun biyomekanik ve hücresel yapısındaki değişimler nedeniyle daha kapsamlı bir rehabilitasyon protokolü uygulanmalıdır.

1. Yük Yönetimi ve Kontrollü Egzersizler

Tendonun tamamen dinlendirilmesi önerilmez, çünkü bu durum tendon yapısını daha da zayıflatabilir. Ancak, yük miktarı kademeli olarak artırılmalı ve tendonun yeniden adaptasyon süreci desteklenmelidir.

En etkili yöntemlerden biri, eksantrik egzersizlerdir. Eksantrik kasılmalar, tendona kontrollü bir şekilde yük bindirerek yeniden yapılanmasını teşvik eder.

Örnek Egzersizler:

  • Aşil tendinopatisi için topuk düşürme egzersizi (eccentric heel drop)
  • Patellar tendinopati için tek bacak squat ve decline squat egzersizleri
  • Tenisçi dirseği (lateral epikondilit) için ekstansör kas grubu eksantrik çalışmaları

Bu egzersizler, tendon liflerinin yeniden hizalanmasını ve Tip 3 kollajen yerine daha güçlü Tip 1 kollajen üretimini teşvik eder.

tendinopati egzersizleri

2. İzometrik ve Konsantrik Egzersizlerin Kombinasyonu

Başlangıçta izometrik egzersizlerle ağrı azaltıldıktan sonra, eksantrik egzersizler devreye sokulmalı ve süreç ilerledikçe konsantrik egzersizlerle güçlendirme programına geçilmelidir.

3. İleri Seviye Rehabilitasyon Programı

Tendonun tekrar sağlıklı bir yapıya kavuşması için rehabilitasyon süreci kademeli olarak ilerlemeli ve yalnızca ağrıyı azaltmaya yönelik bir yaklaşımdan çok, tendonun eski fonksiyonlarını kazanmasını sağlayacak şekilde planlanmalıdır. İlk aşamalarda yük yönetimi, izometrik ve eksantrik egzersizlerle tendonun iyileşme süreci desteklenirken, ilerleyen aşamalarda fonksiyonel hareketler ve spor spesifik egzersizler programa eklenmelidir.

Tendonlar yalnızca statik yükleri taşıyan yapılar değildir; sporcular ve aktif bireyler için tendonun hızlı kuvvet üretme ve absorbe etme kapasitesi büyük önem taşır. Bu nedenle rehabilitasyonun ileri aşamalarında plyometrik egzersizler, tendonun elastik yeteneğini ve enerji depolama kapasitesini yeniden kazandırmada kritik rol oynar.

Her spor dalı, kendine özgü hareket paternleri ve biyomekanik talepler içerir. Bir basketbolcunun patellar tendonu için gereken dayanıklılık ve elastikiyet ile bir futbolcunun aşil tendonu için gereken mekanik özellikler aynı değildir. Dolayısıyla, rehabilitasyon sürecinde tendonun yalnızca güçlendirilmesi değil, sporcunun performans gereksinimlerine uygun şekilde hazırlanması gerekir.

Her spor dalı, kendine özgü hareket paternleri ve biyomekanik talepler içerdiğinden, rehabilitasyon sürecinde tendonun yalnızca güçlendirilmesi değil, sporcunun performans gereksinimlerine uygun şekilde hazırlanması da büyük önem taşır. Örneğin, basketbol ve voleybol oyuncularında patellar tendonun yük taşıma kapasitesini artırmak için çok yönlü sıçrama egzersizleri, lateral ve çapraz yönlerde plyometrik çalışmalar, derin squat ve hızlı çıkış içeren hareketler ile tek bacaklı sıçramalar gibi egzersizler programda yer almalıdır.

Futbol ve atletizm sporcuları için ise aşil tendonunun hızlı kuvvet üretme ve absorbe etme yetisini geliştirmek amacıyla hızlı eksantrik-konsantrik kasılmalar içeren balistik egzersizler, sprint çalışmaları ile tendonun dinamik yüklenmeye adaptasyonu ve yokuş yukarı koşu, ani duruşlar ve yön değişiklikleri içeren antrenmanlar uygulanmalıdır.

Tenis ve raket sporlarıyla uğraşan sporcular, lateral epikondil tendinopatisi (tenisçi dirseği) ile daha sık karşılaştığından, direnç bandıyla yapılan hızlı önkol hareketleri, eksantrik ve konsantrik bileşenleri içeren bilek fleksör ve ekstansör egzersizleri ile raketle kontrollü hız artışı içeren simüle edilmiş antrenmanlar, tendonun yeniden yüklenmeye karşı dayanıklılığını artırmaya yardımcı olacaktır. Bu tür spor spesifik yüklenmeler, tendonun sadece statik dayanıklılığını değil, aynı zamanda hareket sırasında anlık güç üretme ve absorbe etme kapasitesini de geliştirerek sporcunun sahaya dönüşünü güvenli ve sürdürülebilir hale getirir.

Tendinopati rehabilitasyonunun ileri aşaması, yalnızca tendonun iyileşmesine odaklanmak yerine onu spora özgü gereksinimlere tam anlamıyla hazırlamayı hedeflemelidir. Fonksiyonel hareketler, spor spesifik yüklenmeler ve plyometrik antrenmanlar olmadan yapılan rehabilitasyon, tam anlamıyla başarılı sayılmaz. Çünkü tendinopati tedavisinde nihai hedef, hastanın veya sporcunun eski performansına güvenli bir şekilde dönebilmesini sağlamak olmalıdır.

3. Degenerative Tendinopathy (Dejeneratif Tendinopati)

Dejeneratif tendinopati, tendonun uzun süreli aşırı kullanım, yaşa bağlı değişiklikler veya iyileşme süreçlerinin yetersiz kaldığı durumlar sonucunda tendon dokusunda kalıcı değişiklikler meydana gelmesiyle ortaya çıkar. Bu evre, tendonun yapısal bozulması ve elastikiyetinin kaybolması ile karakterizedir. Tendon hücrelerinin (tenositler) ölümü, kolajen liflerinin dağılması ve su içeriği kaybı gibi yapısal değişiklikler, tendinopatinin bu aşamasının temel göstergeleridir. Genellikle, bu durumun gelişmesi yıllar süren aşırı yüklenme, tekrarlayan travmalar ya da yetersiz iyileşme süreçleri sonucu ortaya çıkar.

Dejeneratif tendinopati, tendonun sürekli mikrotravmalar ve tekrarlayan yaralanmalar nedeniyle iyileşememesi sonucu gelişir. Bu, tipik olarak daha yaşlı bireylerde veya sporcuların uzun süreli yüksek yük taşıyan hareketler gerçekleştirdiği durumlarda gözlemlenir. Aşil tendonları, patellar tendonlar, rotator manşet tendonları ve lateral epikondil (tenisçi dirseği), dejeneratif tendinopatinin en sık görülen bölgelerindendir.

Dejeneratif Tendinopati Tedavisi

Treat the Donut, Not the Hole prensibi, dejeneratif tendinopati tedavisinde sıklıkla kullanılan ve oldukça etkili bir yaklaşımdır. Bu prensip, tedavinin odak noktasını tendonun çevresindeki sağlıklı dokuları güçlendirmeye ve iyileştirmeye yönlendirmektedir, çünkü tendonun merkezindeki hasar (yani “hole” ya da boşluk) doğrudan tedavi edilmek yerine, çevresindeki sağlam dokulara odaklanarak daha etkili bir iyileşme sağlanabilir.

Prensibin Temeli ve Anlamı

Bu prensip, donut benzetmesiyle açıklanır. Bir donutun merkezinde bir boşluk vardır, ancak çevresi sağlam ve bütün bir yapıdır. Tendinopatide, tendonun merkezindeki hasar, genellikle kolajen liflerinin bozulması ve hücre ölümüne yol açar. Ancak tendonun çevresindeki sağlıklı dokular, bu boşluğun çevresinde hala dayanıklı ve işlevsel olabilir. Bu yüzden, tedavi sırasında esas hedef, tendonun çevresindeki sağlıklı yapıların güçlendirilmesidir.

Neden Bu Yaklaşım Etkilidir?

Yapısal İyileşme: Tendonun merkezindeki hasarı doğrudan iyileştirmek zordur ve uzun bir süreç gerektirir. Ancak çevresindeki sağlam dokular güçlendikçe, tendonun bütünlüğü ve fonksiyonu daha iyi hale gelir. Sağlam çevre dokularının iyileşmesi, yapısal güç ve fonksiyonel dayanıklılık sağlar, bu da tendonun merkezindeki boşluğu iyileştirecek destek sağlar.

Ağrıyı Azaltma: Tendonun çevresindeki sağlıklı dokuların güçlendirilmesi, tendon üzerindeki yükü daha homojen bir şekilde dağıtarak ağrı seviyesinin azalmasına yardımcı olur. Yüklerin tendonun zayıf bölgelerine odaklanması yerine, çevresindeki güçlü dokulara yayılması, ağrıyı azaltarak iyileşme sürecini hızlandırabilir.

Daha Az Yüklenme ve Daha Güçlü Rehabilitasyon: Eksantrik egzersizler gibi tedavi yöntemleri, çevre dokulara yüklenmeyi artırarak tendonun bozulmuş kısmı üzerinde doğrudan stres yaratmaz. Bu da, rehabilitasyon sürecinde tendonun aşırı zorlanmasının önüne geçer ve iyileşmeyi destekler.

Tendinit, Tendinozis ve Tendinopati: Neden Değişim Gerekliydi?

Sonuç olarak, tendinit ve tendinozis terimlerinin terk edilmesinin ardında, tendonlardaki farklı patolojik süreçlerin daha doğru ve kapsamlı bir şekilde tanımlanabilmesi amacı yatmaktadır. Tendinit, genellikle tendonlardaki inflamatuar süreçleri tanımlamak için kullanılırken, tendinozis, tendon dokusundaki hücresel bozulma ve dejenerasyonları ifade ederdi. Ancak bu iki terim, tendonlardaki bütün bozulmaları ve değişimleri yeterince kapsayamıyordu. Bu nedenle, klinik pratiğe ve araştırmalara daha uygun olan tendinopati terimi devreye girdi. Tendinopati, tendonlardaki patolojik değişimleri daha geniş bir çerçevede ele alarak, sadece inflamasyon veya dejenerasyonla sınırlı kalmayan bir tanım sunar. Bu terim, tendonların reaktif, bozulmuş, dejenere gibi farklı aşamalarındaki değişimleri kapsayarak, tedavi sürecinin çok daha dinamik ve evresel olmasını sağlar.

Tendinopatinin kabul edilmesiyle birlikte, tedavi yaklaşımları da daha farklı bir boyuta taşınmıştır. Çünkü her bir aşama, farklı tedavi stratejileri gerektirir. Örneğin, reaktif tendinopati genellikle aşırı yüklenme sonucu oluşur ve tedavi sürecinde yük yönetimi ve izometrik egzersizler ön plana çıkarken, degeneratif tendinopati ise daha uzun süreli ve yapısal hasarlar içerir ve tedavi sürecinde eksantrik egzersizler ve plyometrik çalışmalara yer verilir. Bu şekilde, tendinopati terimi, tendonun her aşamasına özgü tedavi planlarının yapılabilmesini sağlar. Ayrıca, tendinopati terimi, sadece tendonun fiziksel yapısına odaklanmayıp, fonksiyonel iyileşme ve performans artırma hedefleriyle daha geniş bir rehabilitasyon sürecini kapsar. Böylece, tedavi süreci daha kişiselleştirilmiş ve etkili bir şekilde ilerleyebilir.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, tendinit ve tendinozis terimlerinin terk edilmesinin bir gereklilik olduğu açıkça görülmektedir. Bu eski terimler, tendon bozulmalarını yeterince kapsamlı bir şekilde tanımlayamadığı için, tendinopati teriminin kullanılması, hem klinik uygulamalarda hem de araştırmalarda daha doğru ve etkili bir yaklaşım sunmaktadır. Bu değişiklik, tedavi planlaması ve rehabilitasyon süreçlerinin daha dinamik, esnek ve fonksiyonel hale gelmesini sağlayarak, tendon sağlığı üzerine yapılan müdahalelerin daha başarılı olmasına katkı sağlamaktadır.

Adres tarifi için tıklayın.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Scroll to Top
Telefon
whatsapp