Osteokondritis Dissekans

osteokondritis dissekans nedir

Osteokondritis Dissekans,  1887 yılında König tarafından tanımlanmıştır. Osteokondritis dissekans, geleneksel olarak eklemdeki kıkırdağın hemen altındaki kemikte görülen, nedeni bilinmeden gelişen bir patolojidir. Bu sakatlık, lezyonun stabil olmaması ve çevredeki eklem kıkırdağının bozma riskini taşır. Sonuç olarak erken yaşta osteoartrite(kireçlenmeye) yol açabilir. Oluşma nedeninin multifaktöriyel olduğu düşünülmektedir. Kesin konuşulamasının nedenş semptom vermeden önce Osteokondritis Dissekans olduğunu fark etmenin zor olmasından kaynaklanır. Çoğu zaman sakatlık çok ilerlediğinde ağrı veya kısıtlılık şikayetleri olur ve bu nedenle gelişme sürecinde neler olup bittiği konusunda araştırma yapmak zorlaşmaktadır.

Tedavi sürecinde neler yapılacağı, büyük ölçüde hastanın kemik yaşına ve lezyonun hareketli olup olmamasına yani lezyonun kemikten ayrışıp ayrışmamasına göre değişir. Tedavide temel amaç ağrı şikayetlerini azaltılmak, eklem hareketini ve sağlığını korumaya çalışmaktır.

2010 yılında OCD’nin gelişimini ve tanı kriterlerini araştırmak, ayrıca önleme ve tedavi yöntemlerini geliştirmek amacıyla çok merkezli Diz Osteokondriti Araştırma Grubu (ROCK) kurulmuştur. Bu grup, klinik uygulamalardaki farklılıkları azaltmayı ve hastaların yaşam kalitesini artırmayı hedeflemektedir. Son 15 yılda bu sayede önemli bilimsel çalışmalar yapılmış ve daha etkili tedavi süreçleri oluşturulmuştur. Bu makale, yaygın bir klinik tablo olmaları nedeniyle diz, dirsek ve talus OCD’sine odaklanmakta; aynı zamanda aralarındaki önemli farklılıkları da vurgulamaktadır.

Osteokondritis Dissekans Nedir?

Osteokondritis dissekans, eklem kıkırdağı ve onun altındaki kemiği besleyen yapının bozulmasıyla ortaya çıkan, temelinde tam olarak aydınlatılamamış biyolojik ve mekanik süreçlerin birleştiği bir hastalıktır. Her ne kadar adı bir iltihaplanma(enflamasyon) sürecini çağrıştırsa da, yapılan araştırmalar bunun aslında bir “enflamasyon hastalığı” olmadığını; kıkırdak ve altındaki kemiğin kanlanmasının bozulmasıyla başlayan bir doku ölümü süreci olduğunu göstermektedir. Kan damarlarının boy uzama sırasında gerilemesi veya erkenden kesilmesi, özellikle büyüme kıkırdağında küçük ölçekli ölü alanları oluşturabilir. Bu alanlar ise zamanla normal kemikleşme sürecinin aksamasına ve kıkırdağın zayıf, desteklenmemiş bir bölge hâline gelmesine yol açar.

Daha kolay anlamak için gelin bir benzetme ile anlatalım. Bu sakatlığı anlamak için öncelikle boy uzama sürecindeki kemik gelişimini bilmek gerekir. Çocukluk ve ergenlik döneminde kemiklerimiz uzarken, bu uzamayı sağlayan bölgeler “büyüme kıkırdağıdır”. Bu kıkırdak dokusu zamanla uzar ve kemikleşir. Yani önce yumuşak bir yapı olarak başlar, sonra içindeki hücreler çoğalır ve boyu uzar, damarlardan gelen besinlerle güçlenir ve en sonunda sert kemik dokusuna dönüşür. Bunu bir inşaat sürecinde bir kolon ve zemin ekleyerek kat yükseltmek gibi düşünebilirsiniz: Önce yumuşak çimentodan bir kolon hazırlanır, sonra destek demirleri (damarlarla gelen besinler) eklenir ve en sonunda bu yapı sağlam bir kolona (kemik) dönüşür ve üzerine kat(kıkırdak) yükselir.

Osteokondritis dissekans, işte bu inşaat sürecinin bir noktada bozulmasıyla ortaya çıkar. Eğer kıkırdağı besleyen damarlar görevini tam yapamazsa veya gelişim sırasında erkenden kaybolursa, o bölge yeterince beslenemez. Tıpkı inşaatta sadece çimento kullanıp demir koymamak gibidir. Beslenemeyen kısım zamanla zayıflar ve “çürük bir nokta” oluşur. Bu zayıf alan kemikleşmesi gereken dönemde sertleşemez ve altı desteklenmeyen ince bir kıkırdak adacığı kalır. Demirsiz kolon üzerine inşa edilen kat nasıl zayıf olursa, kemiğin altındaki kıkırdak da bu zayıf kolon üzerinde durur.

Normalde yükü taşıması gereken bu bölge, zayıf olduğu için spor aktiviteleri, zıplama, koşma veya tek bir burkulma gibi zorlanmalarla kolayca çatlayabilir. Zamanla bu zayıf alan, kıkırdakla birlikte altındaki ince kemik tabakasından ayrılabilir ve küçük bir parça eklem içinde gevşeyebilir. İşte bu duruma osteokondritis dissekans denir.

osteokondritis dissekans

Osteokondritis dissekans, tanı konduğu dönemdeki kemik yaşına göre çocuk tipi ve yetişkin tipi olarak ikiye ayrılır. Yetişkinlerde görülen vakaların çoğu, çocukluk döneminde iyileşmemiş eski lezyonlardır; ancak yetişkin yaşta yeni başlayan vakalar da görülmüştür. Yetişkinlerde görülme sıklığı 100.000 kişide yaklaşık 3,4’tür ve en çok ayak bileğini, ardından dizleri etkiler.

Çocuklarda osteokondritis dissekans daha yaygındır; dizlerde 100.000 kişide 9,5–29, dirseklerde 2,2 ve ayak bileğinde 2–4,6 oranlarında görülür. Bu sakatlık, 10 yaşından küçüklerde ve 50 yaşından büyüklerde oldukça nadir görülür. Risk, 12 yaş ve üzerindeki çocuklarda belirgin şekilde artar; bu çocuklarda risk dizde 3 kat, dirsekte 22 kat ve ayak bileğinde 7 kat daha fazladır. Erkek çocuklarında diz ve dirsek tutulumu daha sık görülürken, kızlarda ayak bileği tutulumu biraz daha fazladır.

Hastalığın yerleştiği bölgeler ekleme göre değişir. Dizde en sık etkilenen bölge dizin iç kısmının arka tarafıdır. Daha az olarak dizin dış tarafı, diz kapağının alt-iç bölgesi ve nadiren oluğun bulunduğu bölge etkilenir. Dirsekte genellikle üst kol kemiğinin dış tarafındaki yuvarlak eklem yüzü etkilenir. Ayak bileğinde ise çoğunlukla iç arka taraf, daha az olarak ön dış taraf etkilenir. Hastalık genellikle tek bir bölgede görülse de bazen aynı eklemde veya farklı eklemlerde birden fazla noktada ortaya çıkabilir. Her iki tarafın aynı anda tutulumu diz ve dirsekte daha sık, ayak bileğinde ise oldukça nadirdir.

Osteokondritis dissekans genellikle aktif spor yapan çocukları ve genç yetişkinlerde görülür. Üst düzey spor yapanlarda diz, dirsek ve ayak bileği osteokondritis dissekansının daha sık görüldüğü bilinmektedir. Diz ve ayak bileği sorunları futbol, basketbol gibi sporlarda; dirsek sorunları ise atma sporlarıyla uğraşanlarda ve jimnastikçilerde daha yaygındır. Ayrıca aşırı kilolu çocuklarda dirsek ve ayak bileği osteokondritis dissekansı riski artarken, orta düzey kilolu çocuklarda diz tutulumu daha sık görülür. Hastalığın giderek daha küçük yaşlarda görülmesi, çocukların daha erken yaşta spora başlaması ve çocukluk çağı obezitesinin artmasıyla ilişkili olabilir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Scroll to Top
Telefon
whatsapp